Öğretmenime Dokunmayın…

Öğretmenime Dokunmayın …

Şiddet olgusunun her geçen gün yaygınlaştığı günümüzde, öğretmenlere karşı yapılanlar da söz konusu süreçten bağımsız düşünülemez. Kadınlarımıza, doktorlarımıza, çocuklara, sporculara, komşularımıza ve nihayet dün Diyarbakır’da okul bahçesinde öğrencilerinin gözü önünde öğretmene uygulanan şiddet…

Her meslek, her insan, her canlı, saygıyı hak eder ve özeldir. Hele öğretmenlik en özel mesleklerden biridir. Çocuğun ilk sosyalleşme sürecinde onun elinden ilk tutan, yüreğine ilk dokunan öğretmenlerdir. Hepimiz, okula başladığımız o ilk günü/günleri hiç unutmayız. Okul yıllarında bazen bizi zorlasa da mezun olduktan sonra ilk gördüğümüzde elini öpmek için koştuğumuz inanlardır öğretmenler…

Öğrenme yolculuğumuzun her sahnesini nakış gibi tasarlayan mimarlardır öğretmenler… Davranış mühendisi, öğrenme yoldaşı, sevgi tomurcuğudur onlar…

Şiddet, kuşkusuz bir neden değil sonuçtur. Bir evladın anne babaya; bir öğrencinin, velinin öğretmene; bir hastasının hekime; bir erkeğin eşine, evladına, bir insanın dünyayı paylaştığımız diğer canlılara şiddet uygulamasının arkasında nasıl bir öykü vardır? Bazı vakalarda kuşkusuz patolojik nedenler vardır ve o konu hekimleri ilgilendiriyor. Ancak, çocuklarımıza farkında olmadan öğrettiğimiz sonradan öğrenilen davranışlara da dikkat çekmek isterim :

Aile içinde anne -babaların birbirine davranışları: Çocuklar için birer rol model ebeveynlerin her davranışı çocuklarda iz bırakır. Yüksek tonda konuşma, kullanılan sözcüklerdeki kalite, öfkeyle yere atılan bir eşya ve fiziksel/sözel şiddet… Tüm çocukların beyninde kalıcı izler bırakır ve ilk doğal hallerinde davranış olarak ortaya çıkar.

Şiddet içeren dijital oyunlar: Çocukların, gençlerin oynadığı dijital oyunların ne yazık ki önemli bir bölümü, şiddet içeren senaryolarla oluşturulmuş. Bu oyunları oynayan çocuklar, vurmayı, kırmayı canları yok etmeyi o kadar doğal görmeye başlıyorlar ki bir sonra gerçek hayatta da uygulamaktan çekinmiyorlar. Bu oyunlar, acilen ve kesinlikle yasaklanmalı.

Diğer canlılara davranışlar : Ezdiğiniz bir karınca, canını yaktığını bir kedi, köpek, hatta kırdığınız bir ağaç dalı… Çocuk bunu gördüğünde, dünyayı paylaştığımız bu canlıların yaşama hakkı olmadığını düşünmeye ve bir süre sonra aynı sizin gibi davranmaya başlar.

Çevreye saygı : Çevre ve şiddet çok ilginç bir ilişkidir. Tüm canlıların yaşadığı bu evrende, çevreye verilen her zarar, aslında tüm canlılara uygulanabilecek en büyük şiddetlerden biridir. Nefes aldığımız havayı , içtiğimiz suyu kirletmek; piknik yaptığımız doğada çöpleri olduğu gibi kirletmek, mangal yakıp, izmarit atarak orman yangını çıkartmak; milyonlarca canlının yaşadığı denizleri ,gölleri kirletmek.. Daha birçok örnek verilebilir. Tüm bunlar evreni paylaştığımız canlıların yaşam hakkını tehdit etmek değil midir?

Şiddet, sadece polisiye tedbirlerle önlenemez. Şiddete neden olan süreçleri bilinçli bir farkındalıkla ortadan kaldırmak başta anne balar olmak üzere her bireyin en önemli sorumluluğu olmalıdır.

Özetle şiddet, cehalet kokar, acizlik kokar… Zayıf kişiliklerin başvurduğu insani olmayan bir yöntemdir. Öğretmene uygulanan şiddet de bu unsurları içeriyor maalesef… Mesleki tutuculukla “öğretmene şiddeti” öne çıkarmış olabilirim ama bu meslek, kişilik gelişiminden ergenlik ve gençliğimize uzanan yolda hep yanı başımızda kılavuz olan erdemli insanların alanıdır. Onların yüreklerini yaralarsak emin olun bu dünya yaşanmaz hale gelir.

Öğretmenime dokunmayın …